9 Nisan 2010 Cuma

Bir Galibiyet ve Yarı Final


Bazı takımlar vardır maç kaybetmeden kupayı alırlar bazı takımlar vardır gol yemeden ya da maç kaybetmeden elenirler. Atletico Madrid de yeni bir tür oluyor bu yolda maç kazanamadan turlar geçen takımlar. Her sezon olduğu gibi bu sezonada iddialı başladılar ki her sezon olduğu gibi yine sonu hüsranla bitecek gibi. Bu sezon avrupa macerasına şampiyonlar ligi ön elemesinde güçlü Panathinaikos'u içeride dışarda yenerek şampiyonlar ligi gruplarına katıldılar. Grup kuraları çekildiğinde Chelsea, Porto ve Apoel ile aynı gruba düştüler ki çekebilecekleri en iyi kuralardan biriydi. Herkes Chelsea'nın lider Atletico'nun ikinci olarak gruptan çıkacağaını düşünüyordu. Ancak sular öle bir tersine aktı ki Atletico gruptan bırakın ikinci çıkmayı galibiyet dahi alamadı. Neyse ki gruplarında Apoel gibi bir takım vardı da üç beraberlik üç puanla üçüncü oldular. Bu hayal bile edilemeyecek bir şanstı. Belki de Aguero'nun Chelsea maçında 90+1 de attığı gol olmasa böyle bir yazı yazılmayacaktı bile. Sezona Abel Resino ile başlayan ancak hem La Liga'da hem avrupada alınan sonuçlardan sonra görevine son verilerek Quique Sánchez Flores'in başına geçtiği Atletico Madrid artık yoluna Uefa Kupası'nda devam edecekti. Hiç kuşku yokki ilk eşlelşmelerini hepimiz yakından biliyoruz. Galatasaray ile eşleşen Madrid temsilcisi üzerine çoktan yazılmış çizilmiş bir daha ayrıntılarına girmeye gerek olmayan bu eşleşmede öyle ya da böyle bizi eleyerek bir üst tura çıktılar. Daha sonraki turda rakip Sporting Lizbon'du. Madrid'de alınan 0-0'ın rövanşında deplasmanda 2-2 berabere kalarak çeyrek finale çıktılar. Çeyrek finalde onları yakındna tanıdıkları bir rakip vatandaşları Valencia bekliyordu. İlk maçta Mestella'da iki takım 2-2 berabere kalırken bu gece oynanan maçta Calderon'a gelen seyirciler yine gol izleyemediler ama takımları yarı finaldeydi. Böylece Şampiyonlar Ligi gruplarında altı maçta üç beraberlik üç mağlubiyet, Uefa maçlarında altı maçta bir galibiyet beş beraberlikle toplamda sadece bir galibiyet alarak UEFA Kupası'nda yarı finale yükselen bir takım oldular. Tek galibiyet ise Galatasaray maçından geldi nasıl bir galibiyet olduğu da tartışmaya açıktır. Bakalım bu beraberliklerle kupayı da kazanabilecekler mi?...

30 Mart 2010 Salı

Yarı Final Yolcuları


Bu akşam oynanacak iki mücadeleyle birlikte Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final ilk maçları başlıyor. Fransızlar yıllar sonra çeyrek finalde iki takımla mücadele etmenin gururunu bu gece yaşayacak. Üstelik iki takımları birbiriyle oynuyor. Yani yarı finalde bir fransız ekibi mücadelesini sürdürecek. Bu iki ekip birbiriyle eşleşmeseydi ikisinin de yarı final görmesi zordu.

Stade de Gerland da oynanacak mücadele öncesi Lyon'un teknik adamı Claude Puel, "ortada bir maç olmasını bekliyorum. Bordeaux'un ikinci maçı evinde oynaması onlar için bir avantaj. Bu bir avrupa kupası maçı bunu lig maçlarıyla aynı değerlendirmek yanlış olur ki zaten ligdeki maçlarda çok zor geçmişti. Oyuncularım hırslı ve Real Madrid'i elememiz bizi rehavete sokmadı. Şimdi yarı finale hatta finale ulaşmak için daha konsantreyiz. 1-0, 2-0, ya da 2-1 önemli olan ikinci maç için bir fırsat yakalamak." şeklinde açıklamalarda bulundu.

Bordeaux menejeri Laurent Blanc ise," bu tip maçlar öncesinde motive olmak için çokta uzun konuşmalar yapmanın gereği yok. Lig kupasında kaybettikten sonra moralimiz bozuldu ancak bunu çabuk atlattık ve bu maça kitlendik. Oyuncularım bu maçta kendilerini kanıtlamak istiyorlar. İki takımda birbirlerini çok iyi tanıyor. Son lig maçında rakibimizi 1-0 yenmiş olabiliriz ancak şu anki durum çok farklı." dedi.
Maç öncesi notlara baktığımızda Lyon evinde bu sezon Şampiyonlar Ligi'nde maç kaybetmemiş. Bordeaux ise bu sezon yedi galibiyetle en başarılı takımlardan. Tarihlerinde biribirleriyle 89 maç yapan iki takımdan 32 maçı Bordeaux 31 maçı ise Lyon kazanırken 26 maç eşitlikle sonuçlanmış.

Lyon'da François Clerc, Jean-Alain Boumsong, Joan Hartock sakatlıları nedeniyle forma giyemeyecek.

Bordeaux'ta Marc Planus, Abdou Traore, Grégory Sertic ve Alou Diarra maç kadrosunda yer alamayacaklar.


Gecenin diğer maçında iki dev karşı karşıya gelecek. Bayern Münih Allianz Arena'da Manchester United'i konuk edecek. Bayern, Bundesliga'da üst üste iki maç kaybederek kendine olan güveni sarstı. Manchester ise ligde önüne geleni yenmeye devam ediyor. Bu maçlar bir nevi 1999 finalindeki efsane maçın rövanşı olacak. Futbol tarihindeki mucizelerde yerini alan final mücadelesinde Manchester son iki dakikada attığı gollerle Şampiyonlar Ligi'ni müzesine götürmüştü.

Louis Van Gaal, " Oyuncular ve teknik adamlar için çok büyük bir maç. Juventus ve Fiorentina gibi takımları yendik ve eledik ancak Mnchester çok daha üst düzey bir takım. Çok büyük bir kuüp ve açıkçası onları biraz kıskanıyorum. Rooney mükemmel bir futbolcu onu tutabilmek gerçekten çok zor ama korkmuyoruz. Takım gibi oynayabilirsek şansımız var. Bu eşleşmede favori olan taraf değiliz ancak evimizde çok iyi bir maç çıkartabiliriz. Eğer Robben'i maça hazırlayabilirsek herşeyi yapabiliriz. Fakat yüzde yüz iyileşmeden onu riske edemem." şeklinde açıklamalarda bulundu.

Alex Ferguson, "İki takımında çok büyük geçmişleri var. Avrupa'da böyle iyi takımlarla karşılaşabilmek yaptığım işi dahada çok sevmeme neden oluyor. Ekibim çok formda ve istediğimiz sonucu elde edebileceğimize inanıyorum. Bayern'e saygı duyuyorum gerçekten çok kaliteli bi kadrosu ve hocası var. Bizde bunun farkında olmak zorundayız. Bu maçın kolay olacağını düşünmemeliyiz ve deplasmanda gol atabilmek çok önemli. Rooney harika bir sezon geçiriyor ve takım için çok önemli bir futbolcu. Amam manchester tabiki Rooney'den ibaret değil biz bir takımız. Robben ve Ribery oynayabilecekmi bilemiyorum ama oynama ihtimallerine karşılık önlemlerimiz aldık çünkü onlar gerçekten çok özel oyuncular." dedi.

Bayern'de Mario Gomez ve Robben'in sakatlıkları nedeniyle maçta oynayıp oynamayacakları maç saatinde belli olacak. Bastian Schweinsteiger
ise cezası nedeniyle oynayamayacak.

Manchester'de ise Anderson, Wes Brown, John O'Shea, Michael Owen sakat ve bu maçta oynamayacaklar.



Bayern Münih'in 2001'den beri yarı finale yükselemediğini ve istikrarsız sezonlar geçirdiğini düşünürsek bu maçlar onlar için hiçte kolay olmayacak, hele ki karşılarında Avrupa'da ve liginde her sezon şampiyonluğa oynayan bir ekip olduğunu düşünürsek eşleşmenin favorisi kesinlikle Manchester United olacak.
Fransızların eşleşmesinde ise Lyon, gerek avrupa arenasındaki tecrübesi gerekse daha kaliteli bir kadroya sahip olmasıyla Bordeaux karşısında favori gözüzüküyor.

24 Mart 2010 Çarşamba

Fla-Flu


Fla-Flu belkide çoğu futbolseverin duymadığı bir kısaltma. Brezilyanın düşman kardeşleri Flamengo ve Fluminense arasında oynanan derbinin ismi. Brezilya'da hatta dünyada en çok seyirci tarafından izlenen maçlar bu iki takım arasında yapılan maçlar. Brezilyalıların dünyaca ünlü Maracana Stadında 1963 yılında oynanan ve 0-0 biten derbiyi tam 194.603 seyirci izlemiş. Bu dünyada iki kulüp arasında oynanan maçlardaki en yüksek rakam.
İki takım arasındaki derbi mücadelesi 1911 yılında Fluminense kulübünden memnun olmayan bazı oyuncuların takımdan ayrılarak Flamengo'ya geçmesiyle başlar. İlk derbi 7 Temmuz 1912 yılında oynanır ve 800 kişinin izlediği maçı Fluminense 2-1 kazanır. İki takım aralarında 372 maç yapmış ve bu maçlardan 135 karşılaşmayı Flamengo kazanırken Fluminense 118 maçı kazanmış 121 maç ise beraberlikle sonuçlanmış. 31 Ocak'ta oynanan son karşılamayı ise Flamengo 5-3 kazandı. Fla - Flu derbilerinin en golcü ismi ise oldukça tanıdık. 19 gol atan, eski Fenerbahçe Teknik Direktörü Zico. Flamengo ve Fluminense arasında oynanan maçlardaki en farklı skor da Flamengo'nun 10 Mayıs 1945'te kazandığı 7-0'lık galibiyet. Fluminense'nin ise 5-1'lik bir galibiyeti var.



Rio'nun kırmızı siyahlı ekibi olan Flamengo 1895 yılında kurulmuş ve Brezilya'nın en popüler kulübüdür. Takımın simgesi ise akbabadır. Flamengo'nun altı Brezilya Ligi, iki Brezilya kupası, bir kıtalararası kupa ve bir Libertadores kupası şampiyonluğu var. 1978-1983 yılları arasında altın dönemini yaşayan takımda unutulmaz yıldız Zico, Tita, Junior gibi dönemin önemli futbolcuları forma giymiştir. Maçlarını genellikle Maracana ve arasıra Gavea statlarında oynamaktadır.


Rio'nun bir diğer büyük kulübü olan Fluminense 1902 yılında kurulmuş ve renkleri kırmızı yeşildir. Fluminense taraftarı genellikle Rio'nun elit ve zengin kesiminin takımı olarak bilinir. Takımın kupa başarısı ise Flamengo'nun oldukça gerisinde kalmış bir Brezilya Ligi bir Brezilya Kupası kazanabilmişlerdir. Ayrıca 1951 ve 1952 de düzenlenen uluslararası takımların yer aldığı Copa Rio'yu da bir kez kazanmışlardır. Maçlarını Flamengo gibi Maracana stadında oynarlar. 80li yılların ünlü kanat oyuncularından Renato Gaucho, Valencia'da da forma giymiş olan golcü Waldo Machado, Brezilya Milli Takımının ilk kaptanı olan Preguinho ve günümüzde Milan'da forma giyen Thiago Silva kulübün formasını giyen önemli futbolculardır.

23 Mart 2010 Salı

Boca Juniors & River Plate


Dünyanın en büyük derbilerinden biri olarak gösterilen ve Arjantin'de hayatı durduran herkesin futbola kitlenmesini sağlayan Super Classico yani Boca Juniors-River Plate derbisi futbol severlerin hevesini kursağında bıraktı. Boca Juniors'un stadı La Bombonera'da büyük bir heyecanla içinde başlayan maç yağmur nedeniyle 10. dakikada tatil edilmek zorunda kaldı.
Bizde televizyonun başına kurulmuş elimizde biralarla kalakaldık..
Federasyon yetkilileri, yarım kalan maçın geriye kalan 81 dakikasının, yağmurun bitimine göre kararlaştırılacak bir günde oynanacağı açıkladı.


1908 yılında River'in 2-1 lik galibiyetiyle başlayan derbide geride kalan 102 yılda iki takım 325 maç yapmış. Bu maçların 119'unu Boca Juniors, 104'ünü ise River Plate kazanmış 102 maçta ise eşitlik bozulmamış.


Boca, buenos aires'te italyan göçmenlerin kurduğu, rengârenk boyalı evlerle dolu bir mahalle. Boca Juniors da italyan göçmeni arjantinlilerin kurduğu futbol ağırlıklı başkentin sarı-lacivertli ekibi, resmi olarak 1905 yılında kurulan kulüp Arjantin'in dünyaca ünlü oyuncusu Maradona'nın takımı. Maçlarını yaklaşık 57.000 kapasiteli La Bombonera stadında oynar ve bu stadın girişinde "boca es mi religion, maradona es mi dios, la bombonera es mi iglesia" diye yazar.(dinim boca, tanrım maradona, mabedim la bombonera)Arjantin'de "halkın takımı" olarak bilinir, Boca Juniors, gelir düzeyi daha düşük olan taraftarlardan oluşmuştur.


1901'de kurulmuş kırmızı-siyah-beyazlı zenginler takımı olarak anılan aslında Boca ile aynı yerde kurulmakla beraber daha sonra buenos aires'teki küçük bir yer değişikliğiyle bir anda zenginlerin mahallesine taşınmış. Los millonarios (milyonerler) lakabıyla arjantinde ekonomik imkanları daha üst seviyede olan, insanların takımdır. Ayrıca Di Stefano ve Pasarella gibi ünlü futbolcuların daha önce futbol oynadığı kulüptür. Maçlarını 65.000 kapasiteli El Monumental stadında oynayan River Plate'in çok ateşli bir taraftar grubu var ve öyle ki nefret ettikleri Boca taraftarları için dünyaca ünlü sos cagon bestesini yazmışlardır.

19 Mart 2010 Cuma

Romário de Souza Faria


Asıl adı Romário De Souza Faria olan futbolcunun babası en sevdiği iki şehrin ismini birleştirip oğluna Roma-Rio ismini verdi. Romario, gol denince akla ilk gelen isimlerdendi.90'lara damgasını vuran 94 Dünya Kupası'nın yıldızı Brezilya'nın en sevilen futbolcularından biriydi. İlk avrupa macerasına PSV'de başlamış oynadığı beş sezonda 109 maçta 98 gol atma başarısı göstermiştir. Ardından Barcelona'ya transfer olmuş ve oynadığı iki sezon boyunca 46 maçta 34 gol atmıştır. 89,90,91,92 yıllarında Hollanda Ligi'nde, 94 yılında La Liga'da, 90 ve 93 yıllarında Şampiyonlar Ligi'nde, 2000,2001 ve 2005 yıllarında Brezilya Ligi'nde gol kralı oldu. Ayrıca 1994 yılında FIFA tarafından Dünyada Yılın Futbolcusu ödülünü kazandı. Kırk yaşına bastığı 28 Ocak 2006 günü FIFA resmi kayıtlarına göre profesyonel futbol yaşantısındaki 950. golünü atan sonrasında ABD'de gollerine devam eden futbolcu 1000 gol barajını aşan (diğeri Pele) ikinci futbolcu. 2007’de son maçlarını Vasco’da oynadıktan sonra Nisan 2008’de, 42 yaşındayken aktif futbol yaşamına veda etti.
Benim aklımda en çok yer eden 94 Dünya Kupası'nda Bebeto ile 93-95 yılları arasında ise Barcelona'da Stoichkov ile beraber oluşturdukları muhteşem hücum hatları ve golleridir. Barcelona’da kısa bir süre forma giyen Danimarkalı yıldız Michael Laudrup “Kimse benim paslarımı Romario kadar iyi değerlendiremezdi.” diyor. Kısaca Romario futbol tarihinin gelmiş geçmiş en kaliteli futbolcularından, şimdilerde pek rağbet görmeyen bir zamanların meşhur forvet forma numarası 11 numaranın hakkını veren bir gol ustasıdır..

Çeyrek Final



Yaklaşık bir aydır devam eden son 16 mücadelelerinin sona ermesinin ardından Nyon'daki törende UEFA Genel Sekreteri Gianni Infantino ve Madrid'deki finalin elçisi olan Emilio Butragueno kura çekimlerini yaptılar ve çeyrek final eşleşmelerini belirlediler.
Eşleşmeler oldukça ilginç mücadelelere sahne olacak gibi gözüküyor.

ŞAMPİYONLAR LİGİ ÇEYREK FİNAL EŞLEŞMELERİ
Lyon - Bordeaux
Bayern Münih - Manchester United
Arsenal - Barcelona
Inter - CSKA Moskova

Fransızlar yarı finalde mücadele etmeyi garantilediler. Fransa Ligi'nde şampiyonluk için mücadele eden iki ekip bu kez Şampiyonlar Ligi'nde yarı final için mücadele edecekler. Manchester United-Bayern Münih eşleşmesine bakınca İngilizlerin turu çok zorlanmadan geçmesi muhtemel. Inter ise süpriz CSKA'yı çekti kurada. En zorlu eşleşme ise Arsenal-Barcelona oldu kuşkusuz. 2006 finalinde karşılaşan iki ekip bu kez yarı final için oynayacaklar. Henry de eski takımına karşı ilk defa Emirates'de forma giyecek. 2006 da Arsenal'i finale taşıyan Henry bakalım bu kez eski takımının yarı final rüyasını sonlandıracak mı. Olası yarı finaller Lyon-Manchester ve Barcelona-Inter gibi gözüküyor. Neler olacağını bu ay sonunda ilk maçları oynanacak çeyrek final mücadelelerinde hep birlikte göreceğiz.



UEFA Avrupa Ligi'nde ise eşleşmeler şöyle,

UEFA AVRUPA LİGİ ÇEYREK FİNAL EŞLEŞMELERİ
Fulham - Wolfsburg
Hamburg - Standard Liege
Valencia - Atletico Madrid
Benfica - Liverpool

Finali Hamburg'da yapılacak olan UEFA Avrupa Ligi'nde Alman temsilcisi Hamburg, son 8'de, Standard Liege ile eşleşirken aynen Şampiyonlar Ligi'nde Fransız ekiplerinin eşleşmesi gibi Avrupa Ligi'nde de aynı ülke takımları eşleşti: Valencia ile Atletico Madrid. Kupanın favorilerinden Liverpool ise Benfica'nın rakibi oldu. 3-1 yanildiği Juventus'u 4-1 yenerek çeyrek finale kalan Fulham da Alman temsilcisi Wolfsburg ile eşleşti.

Liverpool, 1981 ve 1984 Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda son 8'de Benfica'yı eleşmişti. Bu eşleşme sayesinde ya Liverpool hat-trick yapacak ya da Benfica rövanş almayı başaracak.

Son yıllarda süpriz takımların kazandığı UEFA Kupası'nda iki Alman iki İspanyol ve iki İngiliz takımının yer aldığı son 8'de bakalım Belçika ekibi Liege ve Portekiz temsilcisi Benfica aradan sıyrılabilecekler mi.

Round of 16



Avrupa'da Mart ayının ortasına geldiğimiz şu sıralar artık kupaların son 8'leri belli oldu. Şampiyonlar Ligi'nde Arsenal, Barcelona, Manchester United, CSKA, Bordeaux, Inter, Bayern Münih, Lyon çeyrek finale yükselen takımlar oldu. Son 8'e baktığımız zaman bu sene biraz daha renkli bi çeyrek final grubu gördüğümüzü söyleyebilirim. Nitekim Chelsea, Liverpool, Milan gibi takımlar bu sene yerlerini Bordeaux, CSKA, Inter'e bıraktılar. Özellikle Inter Avrupa'nın 1 numaralı kupasında uzun süredir özlediği başarıya adım adım ilerliyor. Barcelona'da Messi şov sürüyor Arjantinli yine attığı ve attırdığı gollerle Dünyanın en iyisi olduğunu gösterdi. CSKA ve Bordeaux ise bu senenin süpriz takımları oldular. Bakalım yollarına devam edebilecekler mi yoksa çeyrek final onlar için son maçlar mı olacak.. Öyle gözüküyor ki oldukça çekişmeli çeyrek final maçları izleyecez.



Eski adıyla UEFA Kupası yeni adıyla UEFA Avrupa Ligi'nde ise Şampiyonlar Ligi'ni aratmayacak kalitede maçlar izledik. Bol gollü gecen mücadeleler sonunda Fulham, S.Liege, Atletico Madrid, Benfica, Valencia, Hamburg, Wolfsburg, Liverpool çeyrek finale yükselen ekipler oldu. Özellikle Anderlech-Hamburg(4-3), Werder Bremen-Valencia(4-4) ve Fulham-Juventus(4-1) gecenin en heyecanlı ve gollü maçları oldu. Fulham deplasmanında tarihi bir mağlubiyet alarak elenen Juventus gecenin hezimetini yaşadı. İngiliz temsilcisi karşısında maçın başında öne geçerek il maçtaki 3-1 lik skor avantajıyla iyice rahatlayan Juventus, defansının yaptığı hatalara kurban gitti. Önce Cannavaro'nun kırmızı kartı ardından ikinci yarıda gelen penaltı Juventus'u yıktı. Ama maça müthiş asılan Fulham takımının ve taraftarının da hakkını vermek lazım. Unutmadan Zoltan Gera'da muhteşem oynadı ve iki gol attı. Gecenin diğer yıldızı David Villa da Bremen'de takımına üç gol kazandırırken turu geçmesinde büyük bir pay sahibi oldu. Ne diyelim önümüzdeki sezonlarda Mart ayında bizim takımlarıda görmek umuduyla...